ZİKİRDEN UZAKLAŞANLARA ŞEYTAN MUSALLAT OLUR
1 sayfadaki 1 sayfası
ZİKİRDEN UZAKLAŞANLARA ŞEYTAN MUSALLAT OLUR
ZİKİRDEN UZAKLAŞANLARA ŞEYTAN MUSALLAT OLUR
Bismillâhi'r-Rahmâni'r-Rahîm
“KİM RAHMAN’IN ZİKRİNDEN GAFİL OLURSA YANINDAN AYRILMAYAN BİR ŞEYTANI ONA MUSALLAT EDERİZ. ŞÜPHESİZ BU ŞEYTANLAR ONLARI DOĞRU YOLDAN ALIKOYARLAR DA ONLAR KENDİLERİNİN DOĞRU YOLDA OLDUKLARINI SANIRLAR.” (Zuhruf Sûresi, 36-37)
ALLÂH’ın zikrinden uzak duranlar, zikredenleri zikrullahdan men edenler, biatlarından, yâni ALLÂH’a verdiği sözden uzaklaşanlar, hangi akla hizmet ediyorlar?!.
Onlar kendilerini ALLAH’dan kudretli mi görüyorlar? Mantıkları ve akılları da nakle itibar etmeden ilâhi ölçüme müsâit değildir. Zîrâ, nakille yapılan ölçüye sâhip kevnî hakîkatlerle iktifa edip, dînî hakîkatleri iktiba etmeyenler peygamber efendilerimizin tâbiininden sayılmazlar.
Şeriat-i garra dört mevzûda îzah edilir..
İLM-İ FIKIH, İLM-İ KELÂM, AHLÂK, TASAVVUF.
Fetvâ budur. İlm-i fıkıhın kolları vardır : Mezhepler. Tasavvufun kolları vardır : Tarîkatler. Bu tertîb-i ilâhîdir. Her semâvî din de böyledir. Verâ, takvâ, ihlas bununla yaşanır; tasavvufsuz bu rahmet-i ilâhîlerden nasip almayı düşünmek muhâldir. Akılcılıktan nakle dönüşen ilmin mahsulü olup, bu tür ilim sâhipleri enbiyâ, evliyâ, velî, mü’min mütteki ittika sahibi lafzenın anlamını iyi bilirler ki, ALLÂHU TEÂLÂ Hazretleri’nin “hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?” buyruğu ilme’l-yakîn olduğu gibi, ayne’l-yakîn, hakka’l-yakîndır. Bu ilme, nail olup verâset taşıyan bir evliyâyı rehber edinmeden bu rahmet-i ilâhîye nâil olmak muhâldir.!.
“
Bismillâhi'r-Rahmâni'r-Rahîm
“KİM RAHMAN’IN ZİKRİNDEN GAFİL OLURSA YANINDAN AYRILMAYAN BİR ŞEYTANI ONA MUSALLAT EDERİZ. ŞÜPHESİZ BU ŞEYTANLAR ONLARI DOĞRU YOLDAN ALIKOYARLAR DA ONLAR KENDİLERİNİN DOĞRU YOLDA OLDUKLARINI SANIRLAR.” (Zuhruf Sûresi, 36-37)
ALLÂH’ın zikrinden uzak duranlar, zikredenleri zikrullahdan men edenler, biatlarından, yâni ALLÂH’a verdiği sözden uzaklaşanlar, hangi akla hizmet ediyorlar?!.
Onlar kendilerini ALLAH’dan kudretli mi görüyorlar? Mantıkları ve akılları da nakle itibar etmeden ilâhi ölçüme müsâit değildir. Zîrâ, nakille yapılan ölçüye sâhip kevnî hakîkatlerle iktifa edip, dînî hakîkatleri iktiba etmeyenler peygamber efendilerimizin tâbiininden sayılmazlar.
Şeriat-i garra dört mevzûda îzah edilir..
İLM-İ FIKIH, İLM-İ KELÂM, AHLÂK, TASAVVUF.
Fetvâ budur. İlm-i fıkıhın kolları vardır : Mezhepler. Tasavvufun kolları vardır : Tarîkatler. Bu tertîb-i ilâhîdir. Her semâvî din de böyledir. Verâ, takvâ, ihlas bununla yaşanır; tasavvufsuz bu rahmet-i ilâhîlerden nasip almayı düşünmek muhâldir. Akılcılıktan nakle dönüşen ilmin mahsulü olup, bu tür ilim sâhipleri enbiyâ, evliyâ, velî, mü’min mütteki ittika sahibi lafzenın anlamını iyi bilirler ki, ALLÂHU TEÂLÂ Hazretleri’nin “hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?” buyruğu ilme’l-yakîn olduğu gibi, ayne’l-yakîn, hakka’l-yakîndır. Bu ilme, nail olup verâset taşıyan bir evliyâyı rehber edinmeden bu rahmet-i ilâhîye nâil olmak muhâldir.!.
“
MESUT- Mesaj Sayısı : 27
puan : 20423
Kayıt tarihi : 23/04/10
Yaş : 46
Nerden : kütahya
Similar topics
» YILDIZ KAYMASI NASIL OLUR ?
» “Tasavvuf bilmeyen fakih fıska, tasavvufu bilip de fıkhı bilmeyen sûfi zındıklığa dûçar olur.” İmam Mâlik (r.a.)
» TASAVVUF VE ZİKRULLAH
» “Tasavvuf bilmeyen fakih fıska, tasavvufu bilip de fıkhı bilmeyen sûfi zındıklığa dûçar olur.” İmam Mâlik (r.a.)
» TASAVVUF VE ZİKRULLAH
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz